YARGITAY: HİLE GERÇEK KİŞİYE YÖNELMEMİŞ SADECE BİLİŞİM SİSTEMİYLE İŞLENMİŞSE EYLEM DOLANDIRICILIK OLMAZ-1

Bilişim hukuku alanında bir kararı paylaşıyorum.

Yargıtay 11. CD, bir eylemin gerçek kişiye hile yönlendirilmeksizin sadece bilişim sistemi üzerinden gerçekleştirilmesi suretiyle işlenerek menfaat elde edilmesi durumunda bu eylemin, hile gerçek kişiye yönelmediği için TCK 244/4’teki “bilişim sistemleri aracılığı ile haksız çıkar sağlama suçu”nu oluşturacağına hükmetmiştir. 

Kaynak: http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.htm

YARGITAY 11. CD 

E. 2008/11060 K.2009/11936

KT: 12.10.2009

  • DOLANDIRICILIK SUÇU ( Hileli Davranışlarla Bir Kişinin Aldatılıp Onun veya Bir Başkasının Zararına Failin Kendisine veya Bir Başkasına Yarar Sağlaması Suretiyle Oluşacağı )
  • BİLİŞİM SUÇLARI ( Hileli Davranışlarla Gerçek Kişiler Dolandırılmadan Sadece Bilişim Sistemi Kullanılarak Doğrudan Doğruya Çıkar Sağlanması Halinde “Bilişim Sistemine Girerek Haksız Çıkar Sağlama Suçunun” Gerçekleşeceği )
  • HİLELİ DAVRANIŞLAR ( Dolandırıcılık Suçu Hileli Davranışlarla Bir Kişinin Aldatılıp Onun veya Bir Başkasının Zararına Failin Kendisine veya Bir Başkasına Yarar Sağlaması Suretiyle Oluşacağı )
  • HAKSIZ ÇIKAR SAĞLAMA ( Hileli Davranışlarla Gerçek Kişiler Dolandırılmadan Sadece Bilişim Sistemi Kullanılarak Doğrudan Doğruya Çıkar Sağlanması Halinde “Bilişim Sistemine Girerek Haksız Çıkar Sağlama Suçunun” Gerçekleşeceği )

765/m.525/b-2

5237/m.244/4

ÖZET : Dolandırıcılık suçu; hileli davranışlarla bir kişinin aldatılıp onun veya bir başkasının zararına, failin kendisine veya bir başkasına yarar sağlaması suretiyle oluşur. Suçun maddi unsurunu oluşturan hareketlerin, gerçek bir kişiye yöneltilmiş olması, onun kandırılarak çıkar sağlanması gerekir. Gerçek bir kişiyle karşı karşıya gelmeden, yüz yüze veya telefon, bilgisayar, bilgi geçer gibi bir başka vasıta kullanılarak görüşmeden, konuşmadan, hileli davranışlarla gerçek kişiler dolandırılmadan sadece bilişim sistemi kullanılarak doğrudan doğruya çıkar sağlanması halinde “bilişim sistemine girerek haksız çıkar sağlama suçu” gerçekleşecektir.

DAVA : Gerekçeli karar başlığına yanlış yazılan suç tarihinin 21.10.2002 olarak mahallinde düzeltilmesi olanaklı görülmüştür.

Koşulları oluşmadığından sanık M.Ö.Ö. müdafiin temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması isteminin, 5320 Sayılı Yasanın 8/1 maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUY.nın 318.maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede gereği görüşüldü:

KARAR : 1- ) Katılan vekilinin sahtecilik suçundan her iki sanığın beraatlerine yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri karşısında; sanıklara yüklenen sahte nüfus cüzdanı düzenleyip kullanmak suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve maddesinde öngörülen dava zamanaşımının, kesici son işlem olan sanıkların sorgularının yapıldığı 28.11.2002 ve 30.04.2004 tarihlerinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün, 5320 Sayılı Kanunun 8/1 maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta aynı kanunun 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan, sanıklar hakkında bu suçtan açılan kamu davalarının, gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 Sayılı TCK.nun 102/4 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

2- )Katılan vekili ile sanık M.Ö.Ö. müdafiinin ve sanık A.K.’nın, dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyizlerine gelince;

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre Katılan vekili ile sanık M.Ö.Ö. müdafii ve sanık A.K.’nın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Dolandırıcılık suçu; hileli davranışlarla bir kişinin aldatılıp onun veya bir başkasının zararına, failin kendisine veya bir başkasına yarar sağlaması suretiyle oluşur. Suçun maddi unsurunu oluşturan hareketlerin, gerçek bir kişiye yöneltilmiş olması, onun kandırılarak çıkar sağlanması gerekir. Gerçek bir kişiyle karşı karşıya gelmeden, yüz yüze veya telefon, bilgisayar, bilgi geçer gibi bir başka vasıta kullanılarak görüşmeden, konuşmadan, hileli davranışlarla gerçek kişiler dolandırılmadan sadece bilişim sistemi kullanılarak doğrudan doğruya çıkar sağlanması halinde “bilişim sistemine girerek haksız çıkar sağlama suçu” gerçekleşecektir. Somut olayda oluşa uygun kabule göre; Kayseri PTT Müdürlüğü Otomasyon Bölümünde bilgisayar teknisyeni olarak görev yapan sanık M.Ö.Ö. ile Kayseri’de bulunan özel bir dershanede öğretmen olan diğer sanık A.K.’nın fikir ve eylem birliği içersinde hareket ederek, 2002 yılının Mayıs ve Eylül ayları arasında Sivas, İstanbul-Fatih, Beyazıt, Bağcılar, Zeytinburnu, Küçükçekmece, Sefaköy, Merter, Bayrampaşa, Aksaray, Mecidiyeköy, Avcılar ve Kağıthane, Ankara- Ulus, Kızılay, Ahmetler, Emek ve Keçiören PTT merkezlerinden kabul işlemi yapılan bir kısım para havaleleri tutarlarına, PTT on-line sistemi veri tabanına girilmek suretiyle rakam ilave edilerek ödeme merkezlerince, gerçekte havale edilenden 10 veya 100 kat fazla tutarda ödeme yapılmasını sağlayarak haksız menfaat temin eden sanıkların eylemlerinin tamamen bilişim ortamında gerçekleştirilmiş olması, gerçek kişiye karşı yöneltilen her hangi hileli bir davranışın bulunmaması nedeniyle 765 sayılı TCK.nun 525/b-2 maddesindeki ( 5237 sayılı TCK.nun 244/4 md ) bilişim suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Yasaya aykırı, Katılan vekili ile sanık M.Ö.Ö. müdafiinin ve sanık A.K.’nın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1 maddesi gereğinde uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUY.nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.10.2009 gününde üyelerden Saniye Tarhan’ın karşı oyu ile ve oyçokluğu ile karar verildi.

Avukat Dr. Şaban Cankat TAŞKIN-Bursa Barosu