BİLİŞİM SUÇLARINDA TEKNİK KONULARDA BİLİRKİŞİ İNCELEMESİNE GİTMEK GEREKİR

Bilişim suçları alanında (müstehcenlik suçuna ilişkin) bir Yargıtay kararı paylaşıyorum.

T.C.

YARGITAY

18. CEZA DAİRESİ

E. 2019/10506

K. 2020/1855

T. 22.1.2020

• MÜSTEHCENLİK SUÇU ( Sanıktan Ele Geçirilen ve Müstehcen Olduğu Değerlendirilen Görüntülerin Tamamı Hakkında Detaylı Bilirkişi Raporu Aldırılarak Bu Görüntülerde Çocukların Kullanılıp Kullanılmadığı ve İçeriklerinde Şiddet Kullanılarak Hayvanlarla Ölmüş İnsan Bedeni Üzerinde veya Doğal Olmayan Yoldan Yapılan Cinsel Davranışlara İlişkin Bir İlişki Türü Olup Olmadığının Saptanacağı – Tespit Edilmemesi Halinde Eylemin TCK’nın 226/1- ( d ) Maddesinin İhlali Niteliğinde Olduğu ve Bu Maddeye Göre Cezalandırılmasına Karar Verilmesi Gerektiği )

• CİNSEL İÇERİKLİ GÖRÜNTÜLERİN İNCELENMESİ ( Sanıktan Ele Geçirilen ve Müstehcen Olduğu Değerlendirilen Görüntülerin Tamamı Hakkında Detaylı Bilirkişi Raporu Aldırılarak Bu Görüntülerde Çocukların Kullanılıp Kullanılmadığı ve İçeriklerinde Şiddet Kullanılarak Hayvanlarla Ölmüş İnsan Bedeni Üzerinde veya Doğal Olmayan Yoldan Yapılan Cinsel Davranışlara İlişkin Bir İlişki Türü Olup Olmadığının Saptanacağı/Tespit Edilmemesi Halinde Eylemin TCK’nın 226/1- ( d ) Maddesinin İhlali Niteliğinde Olduğu ve Bu Maddeye Göre Cezalandırılması Gerektiği )

• HUKUKİ KESİNTİ ( Mahkeme Tarafından Kabul Edilen İddianamenin Düzenlendiği Tarihten İtibaren Hukuki Kesinti Oluşacağı ve Sonra Devam Eden Eylemlerin Başka Bir Ceza Davasının Konusunu Oluşturacağı – Sanığın İlk Eyleminin İddianamesinin 30/10/2013 Tarihinde Düzenlendiği ve Kesintinin İddianamenin Düzenlenme Tarihinde Meydana Geldiği ve İkinci Suç Tarihinin ise İlk İddianamenin Düzenlenme Tarihinden Sonra Gerçekleştiği/Sanık Hakkında Ayrı Ayrı Mahkumiyet Hükümleri Kurulması Yerine Zincirleme Suç Maddesinin Uygulanmasının Hatalı Olduğu )

5237/m.43226

ÖZET : Dava, müstehcenlik suçuna ilişkindir. Sanıktan ele geçirilen ve müstehcen olduğu değerlendirilen görüntülerin tamamı hakkında detaylı bilirkişi raporu aldırılarak, bu görüntülerde çocukların kullanılıp kullanılmadığı, içeriklerinde şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin bir ilişki türü olup olmadığı saptanıp, tespit edilmemesi halinde eylemin TCK’nın 226/1- ( d ) maddesinin ihlali niteliğinde olduğu ve bu maddeye göre cezalandırılmasına karar verilmesi gerekir.

Mahkeme tarafından kabul edilen iddianamenin “düzenlendiği tarihten” itibaren hukuki kesinti oluşacağı, sonra devam eden eylemlerin başka bir ceza davasının konusunu oluşturacağından sanığın ilk eyleminin iddianamesinin 30/10/2013 tarihinde düzenlendiği ve bu nedenle hukuki kesintinin iddianamenin düzenlenme tarihinde meydana geldiği, sanığın ikinci suç tarihinin ise ilk iddianamenin düzenlenme tarihinden sonra gerçekleştiği ve sanığın devam eden müstehcenlik eyleminin ayrı bir suç oluşturduğunun anlaşılması karşısında; sanık hakkında ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulması yerine zincirleme suç maddesinin uygulanması hatalıdır. Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekir.

DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, Yerel Mahkemenin sanık hakkında hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına yer olmadığı kararına ilişkin takdir ve gerekçesinin yeterli olduğu anlaşıldığından tebliğnamede bu yönde yer alan bozma düşüncesine iştirak edilmeyerek yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- ) TCK’nın 226/4. maddesindeki “doğal olmayan” kavramı, bireylerin cinsel yaşamının içerisinde yeri olmayan, aşağılayıcı veya toplumun geneli tarafından da doğal olarak kabul edilmeyen ilişkileri tanımlamaktadır. Anal ya da oral yoldan yapılan, eşcinsel veya grup halinde bulunulan cinsel birleşmelere ait görüntüler tek başına bu kavram içerisinde değerlendirilemeyecektir.

Bu açıklamalar ışığında, sanıktan ele geçirilen ve müstehcen olduğu değerlendirilen görüntülerin tamamı hakkında detaylı bilirkişi raporu aldırılarak, bu görüntülerde çocukların kullanılıp kullanılmadığı, içeriklerinde şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin bir ilişki türü olup olmadığı saptanıp, tespit edilmemesi halinde eylemin TCK’nın 226/1- ( d ) maddesinin ihlali niteliğinde olduğu ve bu maddeye göre cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, aynı Kanunun 226/4. maddesinden hüküm kurulması,

2- ) Sanık hakkında, suç tarihi 31/10/2012 olan müstehcenlik eylemi nedeniyle, 30/10/2013 tarihli iddianame ile kamu davası açıldığı, iddianamenin kabul tarihinin 11/11/2013 olduğu, aynı sanık hakkında suç tarihi 08/11/2013 olan farklı bir müstehcenlik eylemi nedeniyle ise 29/05/2014 tarihli iddianame ile kamu davası açılıp iddianamenin 09/06/2014 tarihinde kabul edildiği ve aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle davaların incelemeye konu dosya üzerinde birleştirildiği, yapılan yargılama neticesi sanığın her iki eylemi ile ilgili olarak, “iddianamenin kabulü” ile hukuki kesinti meydana geleceği şeklindeki gerekçe ile zincirleme suç hükümleri uygulanarak mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmakta ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12/09/2019 tarihli 2016/7-1144 esas ve 2019/532 karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; mahkeme tarafından kabul edilen iddianamenin “düzenlendiği tarihten” itibaren hukuki kesinti oluşacağı, sonra devam eden eylemlerin başka bir ceza davasının konusunu oluşturacağı,

Bu itibarla; sanığın 31/10/2012 suç tarihli ilk eyleminin iddianamesinin 30/10/2013 tarihinde düzenlendiği ve 11/11/2013 tarihinde iddianamenin kabul edildiği, bu nedenle hukuki kesintinin iddianamenin düzenlenme tarihi olan 30/10/2013 tarihinde meydana geldiği, sanığın ikinci suç tarihinin ise ilk iddianamenin düzenlenme tarihinden sonra, 08/11/2013 tarihinde gerçekleştiği ve sanığın devam eden müstehcenlik eyleminin ayrı bir suç oluşturduğunun anlaşılması karşısında; sanık hakkında ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulması yerine TCK’nın 43. maddesinin uygulanması,

3- ) TCK’nın 53/1-b maddesinin, Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı ile iptal edilmiş olması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’ün temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 Sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca “cezayı aleyhe değiştirme yasağının” dikkate alınmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak: Kazancı İçtihat Programı

Avukat Dr. Şaban Cankat TAŞKIN- Bursa Barosu